17 Ağustos 2014 Pazar

Koşunca çok güzel oluyorsun

"Run" kelimesi ingilizcede koşmak anlamını taşırken aynı zamanda kaçmak anlamına da geliyor.

Sinemada koşmak denilince akla ilk gelen ve en bilinen replik 'run forrest run'dır herhalde. Orada kız arkadaşı Forrest'a run derken aslında sadece koşmasını söylemiyor, aynı zamanda ortamdan da uzaklaşmasını kast ediyordu (he siz de anlamamıştınız de mi:) bişey değil sizler için varım :))
Tabii Forrest olayı daha çok "koş babam koş" olarak algılıyordu ve bize şenlik çıkıyordu :) Sinema demişken Türk sinemasındaki koşan adamlardan Orta Direk Şaban'daki Erkan'ı unutmayalım, Kemal Sunal'ı da analım.

İnsan vücudunun, beyninin işleyişi hala müthiş sırlarla dolu. Zorluklar karşısında izlediği ve oluşturduğu stratejiler de müthiş. Misal unutmak eylemi muhtemelen hayata devam edebilmemiz için beynin yarattığı bir savunma mekanizması. Yoksa ayrılanların, yakınını kaybedenlerin ya da çok büyük felaketlerle karşı karşıya kalmış insanların ayakta kalabilmesi sadece "hayat devam ediyor" bakışı ile açıklanamaz.

Bence koşmak da unutmak gibi bir savunma mekanizması. Insanoğlu muhtemelen ilk çağlardan itibaren tehlike gördüğünde koşarak yani kaçma eylemini gerçekleştirerek sağ kaldı ve neslini devam ettirebildi. Erkekliğin yüzde doksanı kaçmaktır deyişi de Adem Baba'dan çıkmış olabilir :)

Koşmak bizi yırtıcı hayvanlar ya da maganda tabir ettiğimiz hayvanlar gibi maddi tehlikelerden korurken, spor yapma amaçlı ya da bi hava alayım geleyim diye yaptığımız koşma eylemi de manevi tehlikelerden koruyor. Zira koşarken, hızlı yürürken spor yapıyorsun ve spor yapmak mutluluk hormonu salgılanmasına neden oluyor. Bu da insanın daha sağlıklı düşünmesini ve karar almasını sağlıyor.

E iyi hoş diyorsun da, şehirde nerede koşuyorsun, nerede spor yapıyorsun denebilir. Evet şehirlerde erkeklerin düzenli olarak yapabildiği spor halı saha maçı. Kadınlarda o da yok.  Diğer alternatif de spor salonları. Onda da açık havada özgürce koşmaktan alınan performansın yakalandığına pek inanmıyorum. Iyi bir salon, eve/işe yakınlık vs gibi kişiden kişiye değişen şartlar sağlansa bile çoğunlukla devam edilemediği için ziyan olan para ve vicdan azabı gibi negatif geri dönüşleri var. Şahsen bu konuda en büyük istikrarı periyodik olarak salona yazılıp gitmeyerek gösteriyorum :)

Halbuki açık havada koşmak öyle değil. Çok fazla ekipmana ihtiyacın yok ve aşağı yukarı her yerde koşabiliyorsun. İstanbul için söylüyorum koşma eylemine geçmedikten sonra bunu fark etmeniz zor. Başlarda ben de nerede koşucam lan derken koştuğum yerlere bakıyorum da, ne Belgrad Ormanları ne de Caddebostan sahil. Bildiğin şehrin göbeğinde, eğri büğrü de olsa, bulabildiğim tüm kaldırımlarda koşup duruyorum. Yani gerçekten istiyorsanız bir yerden başlamak bir çok sorunu çözüyor.

Böyle bilimsel, sosyolojik(!) bir girişten sonra diğer yazılarda koşu maceramızdaki gelişmeleri açacağım.  Şimdilik ister spor için ister bir şeylerden kaçmak için koşmaya biyerden başlayın. Tropic Thunder hariç sanırım her filminde koşan Tom Cruise'un Minorty Report filminde (negzel filmdir) dediği gibi ;

Everybody runs!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder